Birincisini az buçuk hatırlar gibiyiz. Çünkü onu biraz sevmiştik. İkincisininse anca şeytan gördü yüzünü.
Kimler mi bunlar? Evet, biliyorsunuz, biliyoruz...Fatih Terim'in o meşhur basın toplantısında, müthiş İtalyan aksaniyle, Feliipıe ve Fabbiio Piintoo şeklinde cakalı cakalı telaffuz ettiği iki oyuncu. Felipe Jorge Loureiro ve Fabio Pinto. Galatasaray'ın 2002 yılında, çalkantılı mali sıkıntılarla dolu yıllardan sonra gelen aptal transferler dalgasının ilk iki üyesi, fahri başkanları, onur konukları.
Aslında sevmiştik Felipe'yi...Felipe-Arif ikilisi, Felipe'nin asistleri, teknik ve göze hoş gelen bol çalımlı halı saha futbolu. Bir o kadar da bencilliği ve tembelliği vardı ama. Ne koşar ne pres yapardı da, öyle bir adamdı, ne beklentilerle alınmıştı ki sanki? Sol kanattı Brezilya'da, geldi göbeğe monte ettiler. Birşeyler yapmaya çalıştıysa da, medyasıydı, Terim'in kişisel cinslikleriydi, göz göre göre gitti verilen bonservis bedeli de alınamadan. Bir ara sonradan yine parladı aslında, Brezilya milli takımında 2004'te Copa America'yı kazanan kadrodaydı, aktif olarak oynamasa bile. Ülkesinde dahi kırmızı kartlardan, cezalardan başını alamayan asi çocuk şimdi Katar'da Al Sadd takımında bedevilerle şeyhlerle göbek atıyor.
Fabio Pinto ise apayrı bir hikaye. Brezilya U-17 yıldızı, gol kralı, Sven Goran Eriksson'un geleceğin Top 10'i arasında Ronaldinho türevi adamlarla beraber gösterdiği, kimseciklerin keşfedemeyip de Galatasaray'ın keşfettiği(!) beceriksiz adam. En son haber, kendisinin Özbek Ligi'ne transfer olduğu yolunda. Aman diyim kımızı fazla kaçırmasın...Carrusca'nın ön modeli.
Halbuki Terim ne diyordu o meş'um basın toplantısında binbir çalımla: "Felipe'yi Fiorentina'dayken istedik, olmadı, Roma 15 milyon Euro verdi, pasaport problemi yüzünden olmadı vs. vs., Fabio Pinto ise çok başarılı, şöyle böyle yetenekli bir arkadaşımız..."
Bizden de ancak bu kadar "yetenek avcısı" çıkar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder