Güneşin Zaptı Yakın

Transandantal Dervişler Ocağı'na hoşgeldiniz!
Ekmeğinizi, suyunuzu alın.!
Ve dönmeye başlayın...

Ocağın Temel Kelamı

"Hayat, koordinatları belli olmayan bir alan üzerinde kopartılan patırtıdır; evren ise sara hastalığına tutulmuş geometri..." Cioran

26 Mayıs 2008 Pazartesi

Bir Kaos Öyküsü


Balkanlar...

Kafkaslar...

Ortadoğu...

Kuzey Afrika...

Din, dil, kültür, yaşam, varlık vb. unsurlarda ortaklık sahibi olmayan bu üç yörenin ortak özellikleri nelerdir?



1- Her biri eski Osmanlı coğrafyasının temel parçalarıdır.

2- Her biri sürekli problem ve sorun bölgesidir.

3- Hiçbirinde mevcut sorunlara çözüm bulunamamıştır.

4- Her biri Osmanlı hakimiyetinin sonlanış tarihinden itibaren kaosa boğulmuştur.

Her ne kadar Osmanlı medeniyeti Anadolu'ya bir taş katmamış, bir ağaç ekmemiş, bir mum yakmamış olsa da, Osmanlı İmparatorluğu'nun gelirlerinin önemli bir bölümü özellikle Balkanlar ve Ortadoğu şehirlerinin imarına gitmiştir.

Balkanlar, Kafkaslar ve Kuzey Afrika 19. yüzyılda, Ortadoğu ise 20. yüzyılda Osmanlı reayasından çıkmış...

Osmanlı döneminde belki de dünyada ilk kez, değişik dilleri konuşan, değişik dinlere inanan, farklı kültür ve yaşama sahip insanlar, bu kadar iç içe, her ne kadar zaman zaman sertleşmeler olsa da, olabilecek en yüksek huzur seviyesi içinde yaşadı?

Osmanlı'dan kopabilmek için savaşan, yahut bu kopuşa ses çıkarmayan bu halklardan hangi biri...

Hangisi huzura ermiş?

1830'da Fransa hegemonyasına giren Cezayir'de 1950 ve 60'larda kaç milyon insan öldü bilir misiniz?

1881'de Fransa kolonizasyonuna düşen kaç yüz bin Tunuslu kendi savaşları olmayan bir savaşa yollandı?

1912'de İtalyanlar'a düşen Libya nasıl savaş alanına döndü? Günümüzde Kaddafi adlı vahşiyi başa getiren konjonktürü yaratanlar kimlerdir? Trablusgarp'ta İtalyanlar'ı destekleyen Sunusi Şeyhi ve sonraki Libya Kralı Seyyid Muhammed Idris nasıl ve neden 1. Dünya Harbi'nde İtalyanlar'a karşı dönüverdi?

1947 yılında İsrail'in kuruluşu nasıl vukuu bulmuştur? Siyonizmin en doruktaki zaferi olarak addedilen 1917 Balfour Deklarasyonu nasıl çıkarıldı? Asla bitmeyecek bir kan banyosu ve cehennem bölgesinin oluşumunun müsebbibleri kimlerdir?

Bağımsızlık vaadiyle, daha doğrusu kese kese altınla isyana sürülen Araplar'ın sonu ne oldu? Irak bugün nerede? Suudi Arabistan halkına işkence çektiren Suud familyası nasıl geldi? Baş İngiliz destekçisi Şeyh Hüseyin'in sonu nice oldu?

Yugoslavya nasıl parça pincik edildi? O yetmedi Karadağ, Kosova şeklinde zincir nasıl uzadı? Bosna'da şarapnel izni binayı, Hersek'te yıkılan köprüyü tahayyül edebilir misiniz? Osmanlı'da önem sahibi olan Makedonya'da fakirliğin tavan noktasını düşünebilir misiniz? Balkanlar, Osmanlı çekilip gitti gideli kaç savaş gördü, kan kaçtır durmadı bilir misiniz?

Bir sayalım mı dersiniz...Sırf sıcak savaşları sayacak olsak, tarihin donup kalışı başlayacaktır.

Yunanistan Kralları'nı bilir misiniz? Hani şu Alman ve Danimarka Prensleri'nin soyunu... Bilir misiniz Yunanistan nasıl kandırıldı yıllardır, ve nasıl kandırılıyor, Türkiye ile beraber? Asia Minor hayalini ve çöküşünde kandırılan Yunanlılar'ın çığlıklarını duyar gibi misiniz?

Gürcistan'da dönen oyunları, Rus mezalimi altında yok edilen ve kaçışan Kafkas'ın sarı saçlı yiğitlerini, Karabağ'da ölenleri bilir misiniz?

Bütün bunları bilirseniz üzülmez misiniz?

Osmanlı'nın girişimi bir ütopyadır. Modern dünyada dahi zor cesaret edilecek ve başarılamayan bir ütopya. Bu ütopyanın başarılı veya başarısız bir denemesini yaptığı için fatura Osmanlı'ya çıkartılırken, insanoğlunun bir arada yaşama yeteneğinden yoksun olduğu gerçeğini gözler önüne serer yaşananlar. Bu "ütopya"ya ayrı bir yazıda değinmek istiyorum

Şüphesiz ki, pek çoğunun çöldeki cesetin üzerine konmak için hevesle ve hınçla havada daireler çizen akbabalar gibi beklemiş olduğu ve en sonunda da cesedi paylaşmaya çullandığı Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılışı, sırf akbabaların arasında sürtüşmeye yol açmamış, ardında yeni bir kaos coğrafyası doğurmuştur.

Asla yangınları söndürülemeyecek olan bir kaos coğrafyası...

Muhasebe


Yıl sonu hesap defterlerini çıkartıp, gelir/gideri tutturmak, gireni çıkanı denkleştirmek, artıyı eksiyi bulmak görmek her muhasebecinin en büyük kabusudur.

Düşünüyorum ve sanıyorum, yahut yer yer okuyup duyuyorum da, 60-70'lere gelip bu hesabı yapmak, her bireyin en zor muhasebesidir.
Bir yandan da, insan girdileri hatırlayamaz, karını yettiğince hesap edemez, mevcudu da harcamıştır, ancak çıktılar yer eder, zarar en yüksek kurdan hesaplanır.

Bu muhasebeyi yapmaya ihtiyaç, daha doğrusu fırsat kalmayan bir yaşam ümit ediyorum. Yeterince kısa, yeterince uzun. Her ikisi de, ama hiçbiri.