Güneşin Zaptı Yakın

Transandantal Dervişler Ocağı'na hoşgeldiniz!
Ekmeğinizi, suyunuzu alın.!
Ve dönmeye başlayın...

Ocağın Temel Kelamı

"Hayat, koordinatları belli olmayan bir alan üzerinde kopartılan patırtıdır; evren ise sara hastalığına tutulmuş geometri..." Cioran
Toplum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Toplum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Eylül 2010 Cuma

Ne Yapmalı?



"Ne yapmalı? Bugüne kadar sürdürdüğüm gibi, çevremdeki kişilerin davranış ve tutumlarını bilinçsiz bir aldırmazlıkla benimseyerek bu renksiz, kokusuz varlıkla yetinmeli mi; yoksa başkalarından farklı olan, başkalarının istediğinden çok farklı, köklü bir eylem isteyen gerçek bir insan gibi bu miskin varlığı kökten değiştirmeli mi? En basit sorunların çözümünde bile bocalayan bu sözde devrimci gölgeyi, hiç düzeltmeden, biraz olsun çekidüzen vermeden, amaç edindiğimiz ülküleri gerçekleştirmek için hemen kavganın ortasına atıverelim mi? Kendini yönetmeyi beceremeyen kişileri, toplumları yönetmek, onlara yeni yollar göstermek için hemen başa geçirelim mi? Yoksa toplu eylemlerde kütlelerin başına bela olan zayıf kişilikleri önce sert ve sıkı bir sınavdan mı geçirmeli?

Ben kendimi yeterli görmüyorum. Ne için yeterli? Her şey için.Topluluğun eylemine engel olan sorunlarımı çözmeden, onu güdebilecek sorunlarımı çözmeden, onu güdebilecek güçte olmadığımı seziyorum. Başkalarına söyleyecek bir sözüm olabilmesi için önce kendime söz geçirmem gerektiğine inanıyorum. Bana bugün, ne yapmalı? diye soracak olurlarsa, ancak önce kendini düzeltmelisi, diyebilirim. Bir temel ilkeden yola çıkmak gerekirse, bu temel ilke ancak şu olabilir:kendini çözemeyen kişi kendi dışında hiçbir sorunu çözemez.

Ne yapmalı? Bu soruya hemen bir karşılık bulmak istenirse, elbette salt aklın verisiyle, ya da oradan buradan derlenmiş bir iki düşüncenin bileşimiyle bazı geçici çareler ortaya atılabilir. İnsan, ilk bakışta bu geçici çarelerin kendi buluşu olduğunu sanabilir. Oysa, örneğin, salt aklın verisi diye nitelendirilen kavramın biraz incelenmesi,bunun çoğunlukla toplumun etkisiyle elde edilen kalıplar olduğunu gösterecektir.Salt aklın verileri, insanı, gevşetmeye fırsat vermeyen amansız bir çalışmanın zorunluluğuna itebilir. Oblomovluk ve eğlence düşkünlüğü, dünyada eşi görülmemiş bir baskıyla yok edilmek istenebilir. Bütün kişisel bunalımlar, ucuz yaşantılara dönüşle ilgili bütün buhranlar, birer birer sindirilmek istenebilir. Herkes zaaflarını gizleyerek yalnız güçlerini ortaya koyar. İşte, görünüşte toplumsal eylemi geliştirmek, ileriye götürmek için salt akılla bulunduğu sanılan ve her çeşit eylem için kaçınılmaz ilkeler olarak ortaya atılan bu temel davranışlarda bile, kişinin ve çürümüş toplumun değiştirmek istemedikleri öz varlıklarını bilinçsizce koruma isteminin gizli baskılarını arayacaksın! Bilimsel bir kuşkuyla önce bütün zaaflarını çekinmeden ortaya atacaksın! Olmadık bir yerde ortaya çıkmalarını önleyecek ve toplumsal eylemdeki ortaklarını umutsuzluğa düşürmekten böylece kurtulacaksın.

Karşılıklı güven ve dayanışma ancak böyle bir sorunun varlığını duyduktan sonra sözkonusu olabilir. Fakat, bütün bu sorunlarını yalnız başına çözeceksin.Bunalımlarını, komplekslerini ve buhranlarını birlikte çalışacağın insanlara iletmeyeceksin. Kurulacak örgütü bir düşkünlerevine çevirmeye kimsenin hakkı yoktur. Birleşecek kişiler önce birleşecek güçte olmalıdırlar;önce bu duruma gelmelidirler. Onlar, yeni düzenler kurmak ve ilerlemek için birleşeceklerdir;körle kötürümün yoldaşlığı gibi bir iş için değil! Kendi sorunlarını çözemeyen bir kişinin, kusurlarının acısını başkalarına çektirmeye hakkı yoktur.

Yalnız, kişisel sorunları tek başına çözme eylemini de gereksiz bir aşırılığa götürmemelidir insan. Büyük örgütlerin kurulmasından önce, küçük örgütler oluşurken kişi, çevresinden kendini bütünüyle soyutlamayacaktır;kişisel sorunlarını çözerken başkalarından da bir bakıma yararlanacaktır."

Tutunamayanlar'dan

8 Temmuz 2009 Çarşamba

Elitizm ve Ayrım

Arkadaşım.
Etrafına bak.
Senin üstündeki ve görüntün sana göre daha güzel diye,
Senin paran daha fazla diye,
Senin ailen ve her anlamda senin gibi olduğuna gönülden inandığın, çevren senin o at gözlüklü çerçevende sözde daha üst bir toplumsal ve bireysel statüye sahip diye,
Sen daha iyi bir okulda okuyup da salt bu nedenle kendini daha "eğitimli" zannediyorsun diye,
Senin başkaları üzerinde oluşturduğun menfi etkiler nedeniyle gücünün daha çok olduğunu sanıyor, kendini kudretli ve haşmetli görüyorsun diye,
Sen kendini bir halt zannediyorsun diye,
Sen kendi söylediklerini, konuştuklarını, yaptıklarını daha matah, daha komik, daha önemli zannediyorsun diye,
Sen çakalsın, senin gözün açık diye,
Sen kendince çok birşeyler yaptığını, en doğruyla iştigal ettiğini düşünüyorsun diye,
Senin meşgalenin kendine yine kendi kriterlerine daha fazlasını getiriyor diye,
Sen diğerlerinden çok farklı, özgün ve de özel olduğunu sanıyorsun diye,
Sen çok aktivitede, çok farklı mekanlarda bulundun diye,
Sen kendi kriterlerine göre üstünlük tanıdığın kendin gibilerle aynı çevredesin diye,
Sen dışarıya muhteşem bir imaj veriyorsun ve kendine temelsiz bir biçimde güveniyorsun diye,
Senin ve de çevrenin yaşadığın, bulunduğun, çalıştığın, takıldığın yer madden daha çok değer barındırıyor diye,

Nasıl diğerlerinden üstte oluyor, onları nasıl hor ve hakir görüyor, eziyor, onlarla nasıl maytap geçiyorsun?

Aynaya bak, bir de sokağa çıktığında gördüklerine bak. Seni diğerlerinden ayıran gerçekten nedir?

Sen kimsin? Bütün bunları haklı çıkaracak ne yaptın? Kim olduğunu zannediyorsun? Senin ve benimsediklerinin artıları, kendi kafanda yarattığın bir avuç saçma sapan kriterlere göre çok, ama bunun dışında gerçekten var mıdır ve varsa nedir? Bilincinde ve bilincinin altında bütün bunları oluşturan etmenler nelerdir?

Peki bütün bunlardan sonra sen niye haklısın? Nasıl bunları yapabiliyor ve kendinde ciğer, kalp ve beyin olduğu iddiasında bulunabiliyorsun?

Seni aşağılık elitist seni...