Güneşin Zaptı Yakın

Transandantal Dervişler Ocağı'na hoşgeldiniz!
Ekmeğinizi, suyunuzu alın.!
Ve dönmeye başlayın...

Ocağın Temel Kelamı

"Hayat, koordinatları belli olmayan bir alan üzerinde kopartılan patırtıdır; evren ise sara hastalığına tutulmuş geometri..." Cioran

27 Kasım 2008 Perşembe

Gemileri Yakmak

Bazen gemileri yakmak,yakabilmek lazım gelir. Bilgisayar oyunlarına atıf yapmak gerekirse, bilen varsa...Kendiniz yakmazsanız Civilization 2'deki gibi "Trireme"niz açık denizlerde kaybolur. Age of Empires'taki ateş gemileri dibinize gelip göz parıldatan bembeyaz yelkenlerinizi karartır. Bir Sıcak Saatler dizisi diyaloğundan fırlama gibi görünür belki böylesi gece yazıları...Gemiler, Cehennem...Evet kardeşlik, gemiler...Orada da gemiler buradaki gibi mi yanıyorlar? Feanor da yakmıştı gemileri, Tarık-ül Ziyad da, kendi boğazlarını geçerken, ve bir daha geri dönmemeleri gerekiyordu. Geri dönmediler. Dönebilirlerdi, yakmasalardı gemilerini. Gemileri yakın, ve ufka yürümeye, hemen şimdi başlayın... Yakma kararı yeterince zor, ki eylemi de bir o kadar meşakkatli. Ancak, kendi kendinizi batırmaktan, denizin ortasında Titanic'ten düşmüşçesine tahta parçalarına sarılıp kör bir adaya düşmeyi beklemektense,varsın gemilerinizi feda edin...Ve asla geri dönmeyin, asla tekrar var olmasınlar. Gece Saçmalamaları...Ama malum, denemeler sorgulanamaz, eleştirilemez. Sorgulamayınız, eleştirmeyiniz, ama dalganızı geçebilirsiniz! -

25 Kasım 2008 Salı

Gecenin Menüsü - 4



1- Travis - Happy To Hang Around

2- U2 - Stuck In A Moment

3- Death Cab for Cutie - Marching Bands of Manhattan

4- Lifehouse - Everything

5- Ocean Colour Scene - Hundred Mile High City

6- Travis - Re-Offender

7- Moloko - Indigo

8- Slint - Washer

9- Anna Ternheim - Lovers' Dream

10- Pink Martini - Hang on Little Tomato

16 Kasım 2008 Pazar

Pazar Şarkıları



Uzun bir aradan sonra, tembel bir pazar günü kendimde yazma dermanı ve fikriyatı bulabildim. Epeydir yazamadım. Internetim yoktu, zamanım yoktu, bunlar olduğunda da ilham mı derler yahut neyse, o zıkkımdan yoktu. Yukarıda gördüğünüz ideal bir pazar gününü yansıtan resim, Kırklareli'nin Karadeniz kıyısındaki güzel Kıyıköy kasabasından. Tam da oradan binlerce kilometre mi dersiniz, gavurun hesabıyla mil mi dersiniz, uzaktayken, pineklemek dışında başka birşeyin istenmediği bu pazar gününde, pazar şarkıları dinleyerek zamanı "değerlendiriyorum"...

Pazar Şarkılarına gelelim. Bunlar gerçek anlamda, "literal" pazar şarkıları. Pazarı anlatan şarkılar. Pazarlarda var olan şarkılar. Kimisi bir pazar sabahında, kimisi kanlı bir pazarda, kimisi sakin ve tembel bir pazarda varlar...

1- The Cranberries - Sunday

1993 tarihli "Everybody Else Is Doing It, So Why Can't We?" albümünden bir parça Sunday. Hak ettiği ünü bulamadıysa da, sakin ama melankolik bir pazar gününü, 20'li yaşlarının başındaki Cranberries üyeleri, sözüyle olsun, müziğiyle olsun, bizlere yaşatıyorlar...

"He couldn't find the words,
To say I love you...
He couldn't find the time,
To say I need you...
It wouldn't come out right..."

2- U2 - Sunday Bloody Sunday

Manidar bir şekilde "War" albümünden 1983 tarihli son derece eski ve vakt-i zamanında son derece popüler olan bu şarkı, tarihte pek çok örneği yaşanan bir "Kanlı Pazar" kalıbının 1972'de Kuzey İrlanda'da, İngiliz askerlerinin göstericilere ateş açması üzerine yaşanmış versiyonunu anlatıyor. Sunday Bloody Sunday, gerek verdiği politik mesaj çerçevesinde, gerek müzikal anlamda, ve benim açımdan özel olarak ise, şarkı boyunca süren müthiş bateri ritimleriyle önemli bir "pazar şarkısı"

"And the battle has just begun
There's many lost but tell me who has won"

3- Maroon5- Sunday Morning

Maroon5 kimi zaman gayet güzel işler çıkarabilen bir grup. Şarkılarında çeşitli enstrümanları başarıyla harmanlıyorlar. Sunday Morning adlı eserleri de, piyano, saksafon ve perküsyonun yer yer caza kaçan çok kaliteli birlikteliğiyle ve bunun yanında ferahlatan sözleri ve vokaliyle kesinlikle iç ısıtan kıpır kıpır bir pazar şarkısı...

Dipnot olarak, eğer gerçekten sevdiğiniz bir sevgiliniz, eşiniz vs. varsa daha manidar olduğunu üzülerek belirtmeliyim :)

"That may be all I need
In darkness, she is all I see
Come and rest your bones with me
Drivin' slow on sunday morning
And I never want to leave"

4- Morrissey - Everyday Is Like Sunday

Ne denebilir ki...Ada müziğinin güçlü sesi gibi klişe yapıştırmalarla anlatmaya gerek yok sanırım Morrissey'i... Sıkıntılı bünyeler için birebir giden bir şarkı. Neşeli bir pazar günü için bu şarkıya bulaşmayın. Sevgi pıtırcığıysanız eğer, dinleyin, zaten anlamazsınız pek...İçinde ince ayarlı bir politik/insancıl mesaj barındırsa da, buna değinmeyeceğim, şarkıyı o türlü algılamak istemiyorum. Hem kanlı pazar dedik zaten daha önce, fazlasına gerek yok. Zaten her gün pazar gibi...

"Everyday is like sunday
Win yourself a cheap tray
Share some greased tea with me
Everyday is silent and grey"

5- Blur - Sunday Sunday

Blur çok enteresan bir grup arkadaş. Bu grubu seven çok seviyor, sevmeyen de şarkısını duyunca böğürecek gibi oluyor. Song 2 dışında "genel beğeni" kıstaslarını karşılayan pek bir şarkıları yok. Konu Blur olunca ben aralarda bir fazdayım. İyi şarkısı da var, kötüsü de var sübjektif kriterlerimce. Neyse velhasıl tipik bir pazar anlatımlı bu şarkısı da diğer pek çok şarkılarına benzer bir stilde gidiyor, ve şaheser olmasa da kötü bir şarkı sayılmaz.

"Sunday, sunday here again in tidy attire
You read the colour supplement, the TV guide"

İyi Pazarlar...