Özet sonuçlar:
Toplam nüfus: 13 milyon 648 bin 270
Kadın nüfus: 7 milyon 84 bin 391(%51,9)
Erkek nüfus: 6 milyon 564 bin 879(%48,1)
Köy nüfusu: 10 milyon 342 bin 391(%75,8)
İl ve ilçe belediye nüfusları: 3 milyon 305 bin 879 (%24,2)
En büyük kent istanbul'un nüfusu: 691 bin(%5,1)
Demografik göstergeler:
Kaba doğum: binde 53
Kaba ölüm: binde 36
Yıllık doğal artış oranı: %1,7
Toplam doğurganlık oranı: 6,6 çocuk
Doğuşta yaşam umudu: 32 yıl(tahmini)
Öncelikle belirtelim, Osmanlı Devleti'nde 14. yüzyıldan beri nüfusa ve iskana ait kayıtlar tutulmakta idi ve 16. yüzyılda en parlak dönemini yaşamıştı(burasını cumhuriyet ansiklopedisi der). Çok geniş Osmanlı arşivlerinde bu belgeler hala durur. Yavaş yavaş günyüzüne çıkıyor.
19. yüzyıldan itibaren, 2. Mahmut dönemi devlette meydana getirilen teşkilatlanma ve merkezileşme amaçlı çabalardan itibaren nüfus meselesi kurumsal nitelik kazanmıştı çok çeşitli amaçlarla istatistiki ve demografik sayımlar yapılıyordu. 1926'da ise Türkiye Cumhuriyeti kapsamında devlet istatistik enstitüsü kuruldu.
1927'deki nüfus sayımı aslında toplumsal değişime yönelik, hem geçmiş için, hem de gelecek için büyük bir ayna. resmi nüfus kayıtlarına göre Türkiye Cumhuriyeti sınırlarının 1914'teki nüfusuyla 1927'deki nüfusu arasında %20'lik eksi yönde bir fark sözkonusudur. Bu nüfus farkının teşhisini şu baplardan koyabiliriz.
1) Erkek nüfusun azlığı ile de bütünleştirilecek bir şekilde, malumunuz, 1. Dünya Savaşı ve kurtuluş savaşı'nda askerlik veya mücadele görevi esnasında savaş, hastalık, yaralanma, hava şartları, direniş, esaret vb. durumlar sonucu meydana gelen yüksek sayıda şehit miktarı. Bu durumdan en mağdur görüneni İç Anadolu gibi duruyor..
2) Savaş dönemindeki zorlu şartların, tarımsal üretim çöküşünün, nüfusun seferber olmasının getirdiği ekstradan kıtlık, hastalık, tıbbi vb. insani zorluklar..Bilhassa bu durum çocuk ölümlerinin sayısını katlamıştır.
3) Ermeni tehciri ve Doğu Anadolu'daki Müslüman nüfusun kıyımı sonucu bilhassa Doğu Anadolu'da düşen nüfus. konu hakkında en kapsamlı araştırmayı yapmış olan Justin McCarthy'nin araştırmalarına göre, Osmanlı vilayet teşkilatlanmasına göre ele alınaraktan, takribi olarak, gerek müslüman, gerekse gayrimüslim bazında Van vilayetinin nüfusu %80, Bitlis vilayetinin %70, diyarbakır vilayetinin %40, Erzurum vilayetinin ise %50 oranında düşmüştür(bunlarda göçlerin de etkisi olduğunu takdir etmek lazım).
4) Müttefik devletlerin ülkeyi işgali sonucu yol verilen ve bilhassa Yunan işgal bölgelerinde meydana gelmiş olan ölümler ve savaş esnasında cephe arkalarında yaşanan Türk-Yunan/Rum kapışmaları sonucu her iki taraftan da meydana gelen ölümler
5) Yunan ordusuyla beraber göçen Rum nüfusun bir kısmının yanısıra Yunanistan ile yapılan nüfus mübadelesi; 900.000 kadar Rum giderken, 400.000 kadar türk gelmiştir, ve haliyle bir nüfus azalışı sözkonusudur.
Bir önemli nokta da 1927 nüfus sayımında doğum yeri kriterinin ele alınmamış olmasıdır. Bu kriter ilk kez 1935 nüfus sayımında ele alınacak ve Anadolu'da o yıllardaki nüfus hareketliliği hakkında şaşırtıcı birtakım sonuçları ortaya koyacaktır.
Bunun yanısıra, bugünden bakarsak, 1927 sayımı, Türkiye'nin o dönemki tarım toplumu kimliğini, bugünlere kadar gelen nüfus patlamasının sebebi olan doğurganlık oranlarının yüksekliğini ve yaşam süresinin(life expectancy) düşüklüğü bakımından çarpıcı sonuçlar ortaya koymaktadır.
Ve son tahlilde, o dönemki Istanbul'un nüfus oranına bakacak olursak(yüzde 5), ve bugünkü en az yüzde 20'lik nüfus oranıyla karşılaştıracak olursak, Türkiye'nin ne kadar sağlıksız bir sanayileşme ve şehirleşme yaşadığını takdir ve tahmin edebiliriz.