Güneşin Zaptı Yakın

Transandantal Dervişler Ocağı'na hoşgeldiniz!
Ekmeğinizi, suyunuzu alın.!
Ve dönmeye başlayın...

Ocağın Temel Kelamı

"Hayat, koordinatları belli olmayan bir alan üzerinde kopartılan patırtıdır; evren ise sara hastalığına tutulmuş geometri..." Cioran

5 Eylül 2010 Pazar

İdrak ve Kırıklık Devri?



Aslında dolaylı olarak Aşağı Türleşme Devri adlı birkaç ay önceki yazımdan ilham alan bir yazı bu.

O yazıya "Outlaw" şöyle bir yorum yapmıştı önceki gün:
"alinti nereden bilemiyorum, ama hobsbawm'in son dönemlerde verdigi ropörtajlarda "hala umut var" tarzi bir söylemi var bildigim kadariyla. ancak kendi mensubu oldugu kesimin, kp'lerin devrinin kapandigini savunuyordu. sanirim bu sözlerle kastettigi daha cok böyle bir sey..."

Benim cevaplarım da şu şekilde olmuştu.

Alıntı "Yeni Yüzyılın Eşiğinde"'den.

Her insan için elbet umut vardır, ve beraberinde umudun "bir gün" muhakkak gerçekleşeceği sanrısı da gelir;zira umut olmaksızın anlam yitecektir.

Hobsbawm'ın sözünde de umut farkedilebiliniyor, belki de o şekilde olmadıysa da beriki bir şekilde umduklarının gerçekleşebileceği inancındadır..

Bunun yanısıra çeşit olması açısından şu alıntıyı da vereyim; Kısa 20. yüzyıl-Aşırılıklar Çağı kitabında Britanyalı müzisyen Yehudi Menuhin'den bir alıntı vermiş Hobsbawm kitabın girişinde, muhtemelen kendisi de bu alıntıya sempati duyduğundan:

"20. yüzyılı özetlemek gerekirse, insanlığın o zamana kadar idrak ettiği en büyük umutları canlandırdığını ve bütün hayalleri ve idealleri yıktığını söyleyebiliriz."

Bütün bunların üzerine kafa yorarken, bu soru-cevap seansının aklımdaki bir takım şeylerle birleşmesiyle nöronlarıma saplanan birtakım noktalar oldu.

Aslında bu yüzyılın insanlık tarihi açısından da sahip olduğu yahut olacağı önemi saptamaya çalışıyorum.(Evet, biraz iddialı, farkındayım)

İnsan türü çok önemli bir evreden geçiyor..Bu belki de bir öze dönüş yolculuğunun başlangıcı mı?

Yukarıdaki cevapta vermiş olduğum, 20. yüzyılın en büyük keman sanatçılarından biri(kimince en büyüğü) olarak kabul edilen, 20. yüzyılın büyük bir kısmını görmüş ve yaşamış müteveffa zat Yehudi Menuhin'in yapmış olduğu tespit çok önemli. 

"20. yüzyılı özetlemek gerekirse, insanlığın o zamana kadar idrak ettiği en büyük umutları canlandırdığını ve bütün hayalleri ve idealleri yıktığını söyleyebiliriz"...

20. yüzyıl aslında olan biten açısından çok hararetli bir yüzyıl olmakla beraber, tarihsel ölçekte mevcut olan hal ve gidişattan, yani statükodan yana bir kırılma değil, statükonun doğrudan tezahürüdür. Bireysel ve toplumsal tecrübenin yoğunluğu dönemidir. Dinamik, hızlı bir akış dönemidir.

20. yüzyıl esasında bir bilinç çağıdır da. İnsanlığın bir şeyleri anlayabilmesi ve değiştirebilmesi için büyük acılar çekmesi gerektiğini, bütün bunları yaşamadan hiç bir değişimin mümkün olamayacağını bilmek için müneccim olmaya gerek yok. Değişim bir süreç halinde gelse ve sancılı da olsa, "Acı yok Rocky!" diye yola devam edebilmektir mühim olan.Fakat insanoğlu herhangi bir değişimin değişme isteğini ve dolayısıyla talebini ortadan kaldırabilecek potansiyelde korkunç sonuçlara neden olduğunu görmüştür. Çok kısa bir kuşak devresi içinde tecrübe ederek öğrenmiştir. Her kalıntının temizlenmesi, oluştuğu ve yaşadığı zamanın birkaç katı kadar zaman alır. Öyleyse "Adem"'in hayatının kalıntılarını dahi yaşamaktayız biz burada, ve çok eskilerden, yıllardan asırlardan çağlardan devirlerden beri oluşagelmiş kollektif bilinç, kültür ve mentaliteleri, "insan doğası" olarak adlandırdığımız tabiat halet-i ruhiyesini bir yaşamlık sürelerde ortadan kaldırmak mümkün değil. Uzun sürede "ortak iyi" adına müspet addettiğimiz bir "değişim"in gerçekleşip gerçekleşmeyeceği ise tamamen amaçlanan şeye göre doğru sayısını ölçmek mümkün olmayan tesadüflerin doğru sıra, zaman ve şekillerde meydana gelmesiyle mümkün olacaktır; tıpkı da bugün içinde yaşadığımız ortam, bulunduğumuz durum gibi aslında..

İnsan, umutların yeşermesi için uygun olduğunu düşündüğü bir atmosferde, umudu ekmek olarak ele aldığı geçtiğimiz yüzyılda imkansızlığı ve kırıklığını bütün ağırlığıyla her alanda yaşamıştır. Yanlış anlaşılmasın; ben olayı sadece savaşlarla falan sınırlamıyorum, bu çok fazlasıyla eksik ve mantıksız olur. Benim kapsamım sonsuzluğa uzanan bir düzlemde tüm her şey..

Bu yüzyıl ise bence bütün olguların idrakı ve kırıklığın içselleştirilmesi devridir..Halihazırda dünyayı çok büyük ölçüde çoktan değiştiren, daha da değiştirmeye aday,dünyaya aslında çok büyük ölçüde katmış ve katacak iki unsur var.. Paylaşım ve Hareketlilik. Internet ve de yaygın+hızlı fiziksel insan mobilitesi çıktı çıkalı ve kullanımı gitgide milyarlara yansıdıkça, ve bütün bunların yansıma etkileri(yani 3. kişilere tezahürü) katlandıkça her bir bireyde ve toplumda fikirlerin, bilgilerin, düşüncelerin, kültürlerin, bakış açılarının, teknolojinin, üretilen her türlü maddi ve manevi varlığın(fikri/sınai metalar, eşya vs.) ve esasen insan tavrının,düşünüşünün ve mentalitesinin tüm yönleri, ve hatta bunun yanısıra tabiatın sahip olduğu bütün materyaller, özellikler, mekanlar ve sırlar, halen yolun başında olunmakla birlikte, tüm insanlar nezdinde ortaya dökülüyor. İnsan Aslında çok farklı olduğu sanılan noktalarda sonsuz sayıda ortak nokta bulunuyor. Ve her şey aynı kapılara çıkıyor. İnsanlar geniş skalada kendi acziyetinin, zayıflığının farkına varıyor. Aslında daha en antik olduğunu düşündüğümüz çağlarda bile, insan üzerine söylenebilecek her şey zaten çoktan söylenmiş durumdadır. Bunları ilk söyleyenlerin üzerine, yahut onlardan sonra yazılanlar, malumu farklı farklı üslup ve biçimlerde ilamdan, mufassal(ayrıntılı) kıssayı efsaneleştirmekten öte çabalar değildir. Ancak insan türü, bu çağda tutulan aynayla bunu geniş ölçekte,doğrudan görüyor, tecrübe ediyor, yaşıyor.. 

Bu çağ, gerçekliğin, yıkımın ve ziyanın idrakı ve bunun yarattığı kırıklığın devridir...

Gelecek çağlar insan türünün bu idrak eşliğinde kırıklıktan kurtulmaya, çaresiz duruşunu ve görünümünü aşmaya çabalayacağı devirler olacaktır, ve bu da kendi gerçekliklerini her daim reddeden insan türü için, eski çağlar gibi, ve onlar kadar, sıkıntılı olacaktır. İnsan öz arayışı içine girecek ve ona dönmeye çalışacak, doğasına ve kimyasına uygun hale dönüş istemi ve arayışı, halihazırda mevcut ve baskın olan olgu ve unsurların yerlerini uzun vadede baskın çıkacak yenileri alana kadar gelecek çağların belirleyicisi olmaya devam edecektir...


Post Scriptum: Resim Stuff No One Told Me- stuffnoonetoldme.blogspot.com adresindendir.

Hiç yorum yok: