5 Eylül 2010 Pazar
Otis Baba
Otis Baba...Otis Redding
Otururuz biz onunla, arkadaşlar da katılır bazen, ben kah kahvemi kah rakımı koyarım, o da viskisini koyar, denizlere bakar gündüzleri ve geceleri, "Sittin' on the Dock of the Bay"'i söyleriz. Ne yaptıysak bir sikim değişmedi diye küfrederiz dünyaya biz, akan zamana, uğraşlara, değişen kişi ve mekanlara bakarız..Kalabalıklar içinde de, karanlık odalarda da yalnızlıkla cebelleşiriz. Herşeyin boşluğu ve beyhudeliğini, ve bu fikirde herhangi bir ilerleme olmadığını da biliriz. O hepsini daha kabullenmiş gibidir ama...Herşey aynı kalır gene, söylenenleri dinlemeksizin ıslığımızı üfürür, yolumuza devam ederiz.
Kah yürürüz bazı bazı, şefkat telkin eder bana "Try a Little Tenderness"'taki gibi..Geçmiş güzellikleri anarız, çocukluğun beyaz bayramlarını anarım ben, o ise Noel'de ısrar eder tıpkı "White Christmas"'taki gibi. Yalnızlık falan demişken söz bir anda kadınlara gelir...Düşünürüz önce "I've Been Loving You Too Long" derken. tespitlerimizi yansıtırız sonra;artık bilinmeyene dönüşene karşı hasretle boştur kollarımız "These Arms of Mine"'daki gibi.
Ancak madem varız; olanı biteni, vazgeçilmez soul tınılarının eşliğinde bütün bu basitliği ve tüm bu karmaşayı kabul eder, yerince "Respect" eşliğinde saygımızı eksik etmez, söyler de söyleriz
26 yaşında yitip gitmiştir -bir uçak kazası sonucu- adeta her iyi niyetli çaresizlerdenmişçesine erkenden varlığı son bulmuş gibidir.
Soul'un kralına ve anısına saygıyla...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder